Arabesk/Fantezi

Canlı performans

Rock

Maç Özetleri

Top Ağlarda 

İslam'ın Işığında Günümüz Meseleleri

İslam

Yabancı

Oruç İlmihali

Ramazan

Mehmet Emin Ay'ın Sesinden Peygamberimizin (s.a.v.) Günlük Duaları

İbadetler

Analiz 

Hayata Dair

Gezi Belgeselleri

Mixs

1923 yılında Yeni Türk birliği gerçekleşirken Türk sporu ve futbol tarihinde de önemli bir yıl oldu. Futbol heyeti kurulmuş ve gelecekteki spor anlayışı için ilk adımlar atılmıştır.

1923 yılında spor dünyası 

Spor, insanlık tarihinin ilk dönemleri ölüm kalım mücadelesinin yansıması olarak karşımıza çıkarken sonraki dönemlerde toplumlar arası ilişkileri geliştiren sevgi ve barışı temsil eden etkinlikler haline gelmiştir. Önceleri savunma ve saldırıya dayalı sporlar olarak yapılırken daha sonra bireysel ve takım sporları olarak yarışma ve müsabakalar halinde insanların üstün gelme arzularını sergileyebilecekleri bir disiplin olarak yapılmaya başlandı. Spor, yüzyıllar boyunca ciddi bir gelişim kaydederken insanları ve toplumları birleştiren bir kimlik kazandı. 19. yüzyıla veda senesi olan 1900, tüm dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelerin, devrimlerin, savaşların, teknolojik yeniliklerin yorgunluğunu yaşarken spor dünyasında da önemli izleri taşıyor. 

1900 yılında spor dünyası 

1980’de tüm şehirler ve statlar Karadeniz'den gelen ve şampiyonluklara, kupalara ambargo koyan fırtınanın etkisi altınaydı. Karadeniz'in hırçın dalgaları ile büyüyen gözü kara evlatları, ligde oynadığı maçların 12'sini kazanıp çıktığı 15 karşılaşmadan da beraberlikle ayrılarak 39 puanla ligi, ikinci sıradaki Fenerbahçe'nin 4 puan önünde bitiriyor ve Ahmet Suat Özyazıcı önderliğinde 4. şampiyonluğu şehre getiriyordu. Ligde kıran kırana geçen mücadeleye ortak bir de Türkiye Kupası maçları vardı ki ortaya çıkar sürprizlerle dolu sonuçlar adeta nefesleri kesiyordu. O sezon Türkiye'nin kupasında büyük bir sürprize imza atılıyordu. Kim tahmin edebilirdi İstanbul'un arka bahçesinden gelen 2. Lig takımı Lüleburgazspor’un sırasıyla Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi İstanbul'un iki devini kupanın dışına itebileceğini. 

1980 yılında spor dünyası 

19 Şubat 1956 Pazar Bu müsabaka için evvela Macar takımı Mithatpaşa Stadı’nın oyun sahasına giriyor. Önde futbol üstadı olarak vasıflandırılan Puskás arkasında Farago ve onları diğerleri takip ediyor. İşte Bozsik,Gigi, Ve Lantos. Macarlar oyun sahasının ortasına geldiler.  1956 ve şubat günü Türkiye'nin dört bir yanındaki futbolseverler güne ayrı bir heyecan ile başladı. Çünkü futbol dünyasının gözünde efsane takım olarak kabul edilen Macar Birliği Takımı, A milli futbol takımımız ile karşı karşıya gelecekti. Dünya futbolunda o yıllarda efsane takım olarak kabul edilen Macar milli takımının Türkiye'ye gelişi bile başlı başına büyük bir olaydı. Futbol dünyasının gelmiş geçmiş en güçlü takımlarından biri olan ünlü Macaristan milli takımını taşıyan uçak, İstanbul’a indiğinde Türk futbolseverlerin de heyecanı başlamıştı. 1956 kışı İstanbul'u birden etkilemişti. Macar milli takımına getiren uçak Yeşilköy Havalimanı'na indiğinde şiddetli tipi vardı. Maçın oynanacağı İnönü Stadı tüm İstanbul gibi kalın kar tabakası ile kaplıydı. Sahada maç oynanamazdı. 

1956 yılında spor dünyası 

1947 yılı Türkiye'de güreş ve atletizm sporlarında önemli ilerlemeler ve gelişim kaydettiğimiz bir yıl oldu. Özellikle güreş sporunda uluslararası Arena'da 1945-1950'li yılları arası çok önemli bir yer tutmaktaydı. Ziraa Türkiye 1940-1945 yılları arasında İkinci Dünya Savaşı sebebi ile uluslararası karşılaşmalara ara vermek durumunda kalmış, birçok spor faaliyetinde olduğu gibi güreşte de sadece yurtiçi karşılaşmalarla yetinmişti. Ardında büyük bir yıkım bırakan II. Dünya Savaşı sona erdiğinde, 1946 Ekim ayında Stokholm’de yapılan Avrupa serbest güreş Şampiyonası'nda Türk güreşçileri üçü altın ikisi gümüş ve İkisi de bronz olmak üzere 7 madalya kazanarak çok güzel bir başarı elde etmişlerdi.  Bu madalyalar Türk güreşlerini ilk Avrupa şampiyonluğunu getirmişti. 1947 yılında gerçekleştirilen Avrupa grekoromen güreş şampiyonası da Türk güreşçilerin 1 yıl önce Stokholm’de kazandıkları Avrupa serbest güreş Şampiyonası'nda sonra Türkiye için ayrı bir anlam ve önem kazanmıştı.

1947 yılında spor dünyası 

1915'te Türk futbolu zorlu süreç yaşadı. Kulüpler arasında çıkan anlaşmazlıklar sebebiyle İstanbul Ligi ikiye ayrıldı.

1915 yılında spor dünyası

1936 yılı spor tarihi açısından çok önemli olaylara sahne olmuştur. Türk spor kurumu bu dönemde kurulmuş ve Türkiye'de spora dair önemli adımlar atılmaya başlanmıştır. Bu kuruluşun temeli 14 Temmuz 1922 de 16 kulübün birleşerek sporu disipline etmek amacıyla Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'nı kurmalarıyla atıldı.Ilk başkanlığını Ali Sami, ast başkanlıklarını da Burhan felek ve Ali Seyfi’nin yaptığı Türkiye'nin ilk çok sporlu spor örgütü, Türkiye idman cemiyetleri ittifakı, sporda demokrasi yolunda önemli adımlar attı. Devletin spor yönetimine ağırlığını koyması, spor konseyinin önerisi üzerine 1936 yılında Türk Spor Kurumu'nun kurulmasıyla başladı ve bunu 29 Haziran 1938 tarihinde 3530 sayılı yasayla bugünkü Spor Genel Müdürlüğünün kurulması izledi.Peki 1936 yılında futbolda neler yaşanmıştı?

1936 yılında spor dünyası 

Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı sonrasında diplomatik yalnızlıktan kurtulma ve tanınma mücadelesi verirken olimpiyatların iyi bir propaganda aracı olacağını görmüş ve oyunlara katılım için hazırlıklarını 1922 yılında başlatmıştı. Türkiye Milli Olimpiyat Cemiyeti'nin, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı ile yaptığı işbirliği sayesinde Paris Olimpiyat Oyunları komitesi, 1924 olimpiyatlarına türk sporcuların katılımı için resmi davetini Olimpiyat Komitesi'nin Türkiye temsilcisi Selim Sırrı Tarcan’a 20 Şubat 1923 tarihli yazıyla bildirdi. Bu davetten sonra artık sıra olimpiyat oyunlarında yarışacak sporcuların belirlenmesi ve hazırlıkların eksiksiz olarak yürütülmesini gelmişti. Savaştan tüm kaynaklarını tüketerek çıkan yeni türk devletinin olimpiyatları finanse etmesi önemli bir sorundu. Özellikle günler geçip olimpiyatlar yaklaşmaya başlayınca öncelikle mali ve idari konuların çözümü önem kazanmaya başladı. Yaklaşık 50 kişilik bir heyetle Paris'e gidip gelme orada haftalarca kalma sporcularını hazırlanması ve ihtiyaç duyulacak teçhizatın sağlanması ciddi bir bütçe gerektiriyordu…

1924 yılında spor dünyası 

1902 yılında dünya futbol tarihinin önemli yere sahip iki kulübün temelleri atıldı.  1895 yılında kurulan Futbol Club Sky 1900’de New Football De Madrid ve Club Espanyol de Madrid olmak üzere ikiye ayrıldı. İki yıl sonra Club Espanyol de Madrid Kulübü'nün ikiye bölünmesinin ardından Julián Palacios 6 Mart 1902'de Real Madrid Futbol Kulübü'nün kurulmasını sağladı. 18 yıl boyunca Madrid FC olarak anılan kulübün ilk iki başkanının Katalan olması ise ilginç bir not olarak tarihteki yerini aldı. 1902 yılı, 1878 yılında Newton Heath Lyr Football Club adıyla kurulan Manchester United için ayrı bir öneme sahip. 

1902 yılında spor dünyası

Yıl 1978… 11. Dünya Kupası Arjantin’in ev sahipliğinde düzenlendi. Tüm zamanların en çekişmeli dünya kupası olan 1978 dünya kupasında tangocular kendi evlerinde ayaklarına kadar gelen kupayı kimseye kaptırmadı. Mario Kempes’in kupaya damgasını vurduğu Arjantin, Hollanda ile oynadığı final maçında sahadan 3-1 galip ayrıldı. Kempes finalde iki kez Hollanda ağlarını sarstı. Uruguay, İtalya, Batı Almanya ve İngiltere’den sonra kupayı ilk kez kazanan Arjantin, ev sahibi olarak mutlu sona ulaşan beşinci ülke olurken Hollanda ise ikinci defa defa üst üste finalde kaybetti. Turnuvada Brezilya üçüncü İtalya ise dördüncü oldu. 

1978 yılında spor dünyası 

19.yüzyıl sona ererken yani 1901 yılında ilk Türk futbol takımı Siyah Çoraplılar kuruldu. Hararetli futbol maçları gençler arasında büyük ilgi görmeye başladı.

1901 yılında spor dünyası 

1921 yılında ülkede zorlu savaşlar verilirken futbol insanlara moral oluyordu. İstanbul futbol ligi başladı ve Fenerbahçe takımı başarılı bir lig geçirdi... Fenerbahçe 8 maçın 7'sini kazanarak şampiyon oldu...

1921 yılında spor dünyası 

1922 yılında yurdun çeşitli bölgeleri ard arda düşman işgalinden kurtulmaktaydı... O dönemde büyük ilgi gören İstanbul takımı Galatasaray büyük ilgi görmüştü. Moral olan Galatasaray sezonun en formda takımıydı ve sadece 1 kez mağlup olmuştu.